valve'ın (bkz:dota) temalı kart oyunu. açıklandığında oyuncu kitlesi içinde büyük bir heyecan yaratsa da, çıkışından itibaren hem ücretli ve yüksek fiyatlı olması hem de oyunculara beklediğini verememesi sebebiyle büyük bir hezimete uğradı. şu anda oynayan var mı bir fikrim yok.
Sadece 1 haftada yapılan bu devasa oyun günümüz şartlarına göre mükemmel grafikler sunmasa da milyonlarca kişiyi kendine bağlayabiliyor. "Taşı sıksa suyunu çıkartır" lafı aslında bu oyun için çok geçerli, çünkü her itemi kullanabiliyorsunuz. Oyunun inanılmaz zengin içeriği ve modlarıyla keyifli saatler geçirebilirsiniz.
taleworlds'ün orta çağ temalı açık dünya aksiyon ve strateji oyunu. sonsuz zaman geçirilebilecek bir oyun. farklı modlar yükleyerek bu süreyi daha da uzatabilirsiniz hatta. türkiyeden çıkmış bir oyun olması da ayrı hoş bir durum.
2012'de İstanbul'da Mehmet ecevit tarafından kurulmuş, 1010! isimli ters tetris tarzı mobil oyunuyla başarıya ulaşmış ve her Türk start up'ın makus kaderi olarak Zynga'ya 250 milyon dolara satılmış türk oyun geliştirici
3 kasım 2014 tarihinde, activision ve square enix tarafından piyasaya çıkmıştır.
Call of Duty serisinin 11. oyunu olan ''Call Of Duty Advanced Warfare'' 2054 yılında geçer ve o dönemki ilk evrensel terörist saldırıyı konu alır. Karakterimiz Mitchell, Atlas Corporation adlı bağımsız bir askeri şirkette görev almaktadır ve şirketinin, devletlerle aldıkları kararla teröristlere karşı yapılan savaşı yönetir.
ubisoft , daybreak game company , 1c company şirketleri tarafından 2003 yılında piyasaya çıkan, gerçek zamanlı strateji oyunudur.

everquest’e uzaktan bakıp iç geçirenler… n’oluyo, kendinize gelin!
hatırlar mısınız ilk rts oynadığınız zamanı? ben bilmemkaç disket ve acı dolu yükleme bekleyişleri ile amiga’da dune oynadığım günleri hatırlıyorum. o günden bu güne birçok şey değişti… command and conquer serisi, warcraft , starcraft … zaman ilerledikçe her oyun tarzı gibi rts de çok uzun bir yol aldı. özellikle son dönemde ortaya çıkan isimler arasında c&c generals, warcraft iii ve age of mythology başı çekiyor. hatta ülkemizde turnuvaları bile olmaya başladı. lords of everquest de bu saydığım gelişen real-time strateji dünyasının şu dakika itibari ile son halkası ve daha çıkmadan tüm rakiplerini kıskandıracak kadar da ayrıcalıklı bir oyun oldu. çünkü loe’nin, abisi everquest’in izinden gidip büyük başarı kazanma ihtimali vardı.
öncelikle şunu açıklamak istiyorum. oyunun everquest ile bağlantısı nedir? hatta ondan da önce “everquest nedir?” diyenlere ufak bir hatırlatma geçeyim. everquest şu an dünyada en çok oynanan devasa online oyun. hemen hemen 400.000’e varan kayıtlı kullanıcı sayısına sahip. lords of everquest de hikayesini işte bu oyundan, yani everquest dünyasından alıyor. oyundaki detaylar, kullanılan birimlere varıncaya kadar everquest’le aynı. o yüzden everquest evrenini tanıyan arkadaşlar oyuna adapte olurken fazla zorlanmayacak. tabi bu everquest bilmeyen loe’i oynayamaz anlamına gelmiyor. çünkü yapımcılar 10 aşamadan oluşan bir hazırlık bölümü ile oyunu en ince ayrıntılarına kadar oyuncuya açıklıyorlar.
loe, az evvel belirttiğim gibi everquest altyapısı üzerine kurulmuş, norrath denen dünya üzerinde, standart olduğu üzere, iyi ile kötünün mücadelesini konu alıyor. konu aslında klasik gibi gelse de sadece bir cümlede açıklanabilecek kadar düz bir hikaye söz konusu değil. rts tarzı oyunlardan alıştığımız savaşmak için “krala ters ters baktı, gidin saldırın, yok edin” mantığı yerine, loe’in sağlam temellere oturtulmuş, hatta kirapları bile yazılmış olan everquest dünyasına bağlanması çok hoş ve sağlam bir hikayeyi de beraberinde getiriyor. konuyu anlatmaya kalksam inanın kelimeler yetmez ama loe’yi oynadıkça hikayeyi keşfedecek ve daha çok merak edeceksiniz (felaket tellalı).
bırak hikayeyi, oyuna gel
loe karşımıza seçilebilen 3 tane grup ile çıkıyor. bunlardan ilki elddar alliance. doğa güçlerini kontrol altında tutmaya çalışan bu grup, kötülük karşısında bir araya gelmiş 3 ırktan ibaret. zarif ve asil elfler, ormanların gizli kuytu köşelerinden gelen hobbitler ve guk denen bataklıktan gelen frogloklar (kurbağa adam). bir diğer gruplaşma ise dawn brotherhood adı altında birleşen cüceler, insanlar ve barbarlar arasında. sonuncusu ise kötü ırkı temsil eden shadowrealms adlı gruplaşma. bunlar da elflerin kötü kuzenleri olan ve yer altında yaşayan dark elfler, bunlarla beraber ogre ve iksarlardan oluşuyor. aynı zamanda bu gruba zaman zaman goblinler, troller ve gnome’lar da destek veriyor. biz loe’ye önce safımızı sonra da bu grubun lordlarından birini seçerek başlıyoruz. toplamda 15 farklı lord ve her lordun farklı özel güçleri var. oyun, shadowrealms’in gizli operasyonlar ile diğer ırkların özel güçler ihtiva eden bilimum yüzük, kristal gibi özel nesneleri çalması ile başlıyor.

oyunun her ayrı ırk için birer defa oynadığınız düşünüldüğünde 72 saatten daha fazla bir oynama süresi var. aynı zamanda oyun gayet dengeli bir zorluk sistemi ile ayarlanmış. eğer baştan savma oynamaya başlarsanız loe gerçekten kısa sürede canınızı sıkmaya başlayabilir. bölümleri geçmek istiyorsanız, kaçınılmaz olarak tüm dikkatinizi oyuna vermek zorundasınız.
son zamanlarda rts’lere de sirayet eden tecrübe kazanarak level atlama sistemi loe’de de bulunuyor. hatta biraz daha abartılmış şekilde. en küçük askerinizden tutun da lordunuza kadar her bir birim level atlama şansına sahip ve atlayabileceğiniz level sayısı 30 ile sınırlandırılmış. her 6 level’da bir lordumuz yeni büyü ve yetenekler kazanıyor. aynı şekilde normal birimlerimizden herhangi 2 tanesini level 6’yı aştığı andan itibaren knight denen bir sistem ile hero mertebesine yükseltebiliyoruz.
tek kişilik oyunda, her bölüm atladığınızda bir önceki bölümde level atlayan askerlerinizden birkaçını yeni bölüme de geçirmenize olanak sağlanıyor. her yeni bölüme başlamadan evvel şövalye ve lordunuz hariç belli bir puan karşılığında askerlerinizi yanınıza alabiliyorsunuz. lord ve şövalyeleriniz ise bu puanlardan bağımsız şekilde otomatik olarak diğer bölüme geçiyorlar. bu da bölüm boyunca uğraşarak özenle level atlattığınız askerlerinizin heba olmamasını sağlıyor.
loe’nin bana ilginç gelen bir diğer özelliği ise bina kurulumlarını herhangi bir işçi biriminin yapmaması. yani bina kurma bölümünde istediğiniz binayı inşa alanınızda herhangi bir yere tıklayarak direk kurmaya başlıyorsunuz. alışması zor bir sistem değil ama saçma. para birimimiz olan platinium’u ise platinyum madenlerinden direk olarak işçilerimiz taşıyor. her bir birim özel yetenekleri için belli bir güce gerek duyuyor. wizard, cleric gibi birimler manaya ihtiyaç duyarken; warrior, rogue gibi karakterler stamina’ya ihtiyaç duyuyor.

hiçbir şey kusursuz değildir.
loe’de oyun için problemlerin en başında birimlerin kontrol problemi geliyor (problem değil bu çıldırdım!!). düşman binası ya da askeri görüş alanınıza girdiği andan itibaren askerleriniz keçileri kaçırmaya başlıyor. ne kadar “dur yapma evladım zamanını bekle” deseniz de inadına saldırmaya devam ediyorlar. birim kontrol tuşları içinde ‘stop’ olsa da hiçbir işe yaramıyor. bunun yanısıra bir diğer problem ise savaş esnasında her şeyin birbirine girmesi. düşman askerlerine tıklama konusunda gerçekten çok zorlanıyorsunuz.
aynı şekilde oyundaki bir diğer problem de birimlerin hareketi. birimleri grup haline toplayıp bir yerden diğer bir yere hareket ettirdiğinizde hepsi birlikte hareket etmek yerine düzensizce sağdan soldan buldukları yollardan dağılmaya başlıyorlar. rts’lerin en önemli noktalarından biri olan birim kontrolü, ne yazık ki lords of everquest’te vasatı bile yakalayamıyor.

biraz da grafiklerden bahsedelim. loe’nin dinamik grafikleri var. karakterlerin altındaki auralardan tutun büyü efektlerine kadar tüm görüntüler çok güzel dizayn edilmiş. aynı şekilde birim ve bina detayları da çok güzel ve 3x zoom kabiliyetine sahip. nerdeyse savaşırken omuz omuza görebiliyoruz lordlarımızı. aynı zamanda oyun sırasında önümüzdeki menülerin hepsinin yerini istediğimiz gibi kişiselleştirip kendimiz nasıl rahat ediyotsak öyle kullanıyoruz.
bir oyun everquest’ten esinlenerek yapılır da netten oynama imkanız olmaz mı ? loe’i orijinal aldığınız andan itibaren kayıt olarak sony’nin kendi sunucularında oynama şansına sahip oluyorsunuz. 12 kişi aynı anda beraber oynayabiliyor.

son söz olarak söyleme gerekirse lords of everquest, rts sevenlere pek de bir şey vaat etmeyen ama everquest evreniyle tanışmak isteyenler için iyi bir seçenek. multiplayer olarak ise single player’dan çok daha başarılı.
pro puan: 67
+ multiplayer 12 kişilik oyuncu desteği, 72 saatlik oynama süresi, eq evreninde geçmesi.
- birim kontrolleri, savaşlardaki kaos, tek kişilik oyunun vasatlığı
real-time strateji oyunları içinde sönük kalan, sadece eq sevenleri ilgilendirebilecek bir oyun
volkan alkan
progamer – 21. sayı
Firmalar, bir araya girerek merkezi işletim sistemi (ctos ) adında bir sistem kurarlar. Bu sistem, bütün her şeyin tek bir yerden yönetilmesini sağlar. Aiden Pearce bu sisteme sızarak, profiler ismindeki cihaz ile şehirdeki her şeyi kontrol etmeye başlar. Amacı, geçmişte ölen yeğeninin intikamını almaktır.
türkçe "sinirli oyun manyağı" youtube var olduğundan beri var olan ilk youtuber gamer denilebilir. dünyanın en kötü 8bit-16bit oyunlarını "angry nerd" veya "fucking nerd" karakteri adı altında inceleyen bu abimiz, gerek videolarında yapmış olduğu basit ve sahte efektler, gerekse her bölümünde oyun firma ve tasarımcılarına uzun uzun etmiş olduğu farklı farklı hakaretler ve küfürler sayesinde zamanında popüler kültürün parçası olmuş "bodrumunda kariyer yapan adam" diye ünvan alan ve halende bu işe devam eden bir kişi.
riot games tarafından 2019 yılında yayınlanan oyundur. otomatik savaş mekaniği içerir. ekonominizi, şampiyon seçimlerinizi, dizilişlerinizi ve itemlerinizi, lobide bulunan diğer 7 rakibinize göre belirleyip kazanmaya çalışıyorsunuz. şu anda twitch gibi yayın platformlarında popüler olan oyundur.
İnsanoğluna hele ki biz Türklere tamamen aykırı gelecek bir senaryoya sahip Hatred. Genelde oyunlarda var olan kahramanlık ve benzeri şeyler bu oyunda da mevcut ama ana karakter kötü, hem de çok kötü. Çok yoğun şiddet içeren bu oyunu çocuklarınızdan uzak tutunuz.
ana karakterini jack black'in seslendirdiği ve dizaynına ilham sağladığı, heavy metal temalı aksiyon macera oyunu.
mobil oyun sektöründeki boşluğu çok iyi yakalamış bir oyun. hem ilgi çekici görselleri hem de basit ama taktik gerektiren oynanışıyla bir çok oyuncuyu kendisine çekti. hatta sinema filmi bile yapıldı.
bir nesli manyak yapan oyun. running with scissors firması tarafından çıkarılmıştır. kürekle kafa koparma, işeme, vahşet, kan ne ararsanız vardı. asıl görevlerimiz gayet normal işler (marketten süt alma, kütüphaneye kitap teslim etme vs.) olsa da, durumlar bizden çeşitli aksiyonlara girmemizi gerektiriyordu. kimseyi öldürmeden bitirilebildiğini iddia ediyor bazı çevreler.
Bir çocuk, treni spreyle boyarken görevli ve köpeği tarafından farkediliyor ve kovalamaca başlıyor. Koşabildiğimiz kadar koşuyoruz. Evet, Subway Surfers tamamen bundan ibaret, ancak oldukça eğlenceli ve bağımlılık yapıyor.
Oyuna başlarken “1x” olarak başlıyoruz. Bu bize saniyede 1 puan kazandırıyor ki, oldukça düşük bir rakam. Oyun içerisinde bize belli görevler veriliyor, 3 görevi tamamladığımızda ise “2x” oluyoruz ve saniyede 2 puan kazanmaya başlıyoruz. Bu şekilde “30x” e kadar çıkarabiliyoruz. X sayımız arttıkça, görevler daha da zor ya da uzun hale geliyor. 4 tane “daily mission” yap gibi görevler bize 4 gün kaybettirebiliyor, eğer sabırsızsanız store’dan altınlarınız ile görevi direkt olarak geçebiliyorsunuz. ‘Ben saniyede 30’dan daha fazla puan nasıl kazanırım ?’ diyorsanız da, store’dan score booster alıp bunu 35’e çıkarabilirsiniz. Bundan daha fazlası ise, istisnalar dışında malesef mümkün değil.
Yapımcılar, oyuna her gün girmemiz için ‘daily mission’ adında bize günlük bir görev veriyorlar. Bu görevde, bir kelimenin harflerini, oyunun başında toplamaya başlıyoruz. Bütün kelimeleri topladığımızda ise bize belli ödüller veriliyor. İlk günün ödülü 500 altın, ikinci günün ödülü 750 altın, üçüncü günün ödülü 1050 altın, dördüncü günün ödülü 1500 altın ve beşinci günün ödülü ise ‘super mystery box’. Oyuna ara vermeden her gün girerseniz, sürekli olarak super mystery box kazanma şansınız var.
Oyun içerisindeki altınların 2 avantajı var. 1.’si, topladığınız altın kadar puan kazanıyorsunuz ve bu puanlar öldüğünüzde mevcut puanınıza ekleniyor. 2.’si ise topladığınız altınlarla store’dan alışveriş yapabiliyorsunuz. Altın ile alabilicekleriniz ise şunlar:
hoverboard : Oyun esnasında ekrana iki kere üst üste tıkladığınız zaman, karakterinizin altında çıkan kaykay. Eğer karakterinizin altında kaykay var ise, herhangi bir yere çarpsanız dahi ölmüyorsunuz ve koşmaya devam ediyorsunuz.
mystery box : İçinden çeşitli ödüller kazanabiliceğiniz bir sihirli kutu. 500 altın karşılığında alabiliyorsunuz.
score booster : Yazının başında belirttiğim gibi, saniyede 5 puan daha fazla kazanmanızı sağlıyor. 3000 altın karşılığında satın alabiliyorsunuz.
mega headstart : Oyuna başladığınızda bir süre uçarak bütün engelleri pas geçiyorsunuz ve oyuna belli bir puan ile başlıyorsunuz. 2000 altın karşılığında satın alabiliyorsunuz.
Skip Mission 1 2 3: Verilen görevleri yapmak istemezseniz, satın alarak direkt olarak görevleri pas geçebiliyorsunuz. Oyun içerisinde koşarken, karşınıza çeşitli itemler çıkıyor. Bunlarla bir süreliğine değişik özellikler kazanabiliyorsunuz. Store’da altınlarınızla bunları upgrade edip süreyi uzatabilirsiniz.
jetpack : Havalanıp bir süre engellerden uzak bir şekilde sadece altın topluyorsunuz. Oyunda size en çok puanı kazandıran item kendisidir.
super sneakers : Bot şeklinde bir görünüşe sahiptir ve aldığınız zaman oldukça yukarılara zıplayabiliyorsunuz.
coin magnet : Etrafınızda bulunan altınları, üstüne gitmeseniz dahi kendinize otomatik olarak çekebiliyorsunuz. Sağınızda solunuzda ne kadar altın varsa hepsini toplamaya yarıyor.
2x Multiplier: Oyunda saniye başı kazandığınız puanı 2’ye katlıyor. Bütün görevleri tamamlayıp birde üstüne score booster yaparsanız, 2x multiplier ile birlikte saniyede 70 puan kazanabilirsiniz.
Oyunda bunlara ek olarak birde anahtar mevcut, bu anahtar sayesinde ölseniz dahi kaldığınız yerden devam edebiliyorsunuz. Her öldüğünüzde eşit miktarda anahtar gitmiyor, ilk öldüğünüzde 1 anahtar karşılığında yolunuza devam ediyorsanız; ikincisinde 2 anahtar istiyor. 4, 8, 16 diye sürekli olarak ikiye katlanıyor. Eğer internet bağlantınız var ise, her gün reklam videosu izleyerek 2 anahtar kazanabilirsiniz; ya da oyun içerisinde bu anahtarı elde edebilirsiniz.
Oyunun giriş ekranında bulunan “me” bölümünden ise altın karşılığında karakter ve kaykay satın alabiliyorsunuz. Bazı kaykayların size kazandırdığı ekstra özellikler olsa da, karakterlerin ekstra olarak size kazandırdığı bir fayda yok. Sadece etrafınıza hava atmak için satın alabilirsiniz :). Oyundaki en pahalı karakter, “Prince K” isminde bir arap, ücreti ise 980.000 altın.
Kaykaylara gelecek olursak, oyuna başladığınızda size sıfır özellikte bir default bir kaykay veriliyor. Altınlarınızı biriktirir ve özelliği olan bir kaykay alırsanız, sizin oldukça işinize yarayacaktır. Oyunda en çok yararı olan ve almanızı tavsiye ettiğim kaykaylar ise:
bouncer : 280.000 altın karşılığında bu kaykayın sahibi olabiliyorsunuz. Bu kaykay size Super Sneakers ile geliyor ve oldukça yukarılara zıplamanızı sağlıyor.
hot rod : 280.000 altın karşılığında bu kaykayın sahibi olabiliyorsunuz. Özelliği ise, hızınızı ciddi biçimde artırıyor. Ne kadar hız, o kadar puan demek.
lowrider : 320.000 altın karşılığında bu kaykayın sahibi olabiliyorsunuz. Hem sizi biraz yavaşlatıyor hem de en önemlisi eğilmeniz gereken engellerde, eğilmek zorunda kalmıyorsunuz. Zira, karakteriniz kaykaya yatarak biniyor.
daredevil : 85.000 altın karşılığında bu kaykayın sahibi olabiliyorsunuz. Hot rod’da olduğu gibi, hızınızın artmasını sağlıyor.
Özelliği olmayan, ancak altın ile satın alınan diğer kaykaylara ise; anahtar karşılığında bazı özellikler ekleyebiliyorsunuz. Oyunda bana en çok uyan lowrider isimli kaykaydı ve ben yemeyip içmeyip biriktirdim ve bu kaykayı aldım. Bu kaykay ile 11 milyon puan yaptığımı söyleyerek, havamı da atiyim.
Oyunda her ay farklı bir şehirde yarışıyorsunuz. ‘Ben bu şehri istemiyorum, bir önceki şehir daha güzeldi onda oynayacağım’ deme gibi bir şansınız yok; eski şehre geri dönme şansınız malesef yok. Şu ana kadar İstanbul oyuna hiç gelmedi. Zaten Gebze – Haydarpaşa banliyo treninin bile hâlâ açılmadığı yeri neden eklesinler ki . Oyuna facebook ile giriş yaparsanız, facebookta bulunan arkadaşlarınızla puanlarınızı yarıştırabiliyorsunuz. Yine oyun içinde ‘Top Run’ bölümünde, oyunu oynayan herkes ile puan yarışı yapabilirsiniz.
Oyunun en güzel özelliklerinden biri ise, internet olmadan oynanabilmesi. Yalnız, internet olmadan oynadığınızda ‘daily mission’ yapamıyor ve kazandığınız puanı top run’a sokamıyorsunuz. Yine de, metro gibi internet çekmeyen yerlerde zaman geçirmek için birebir.
Doğaüstü güçlerin bulunduğu bir evde uyanan ana karakterimiz, olayların nedenini keşfetmeye çalışıyor. 5 günlük bir süre içinde evin gizemini çözmesi ve sis perdesini aralaması isteniyor.
Kıyamet sonrası dönemde geçen oyunda su, yemek ve gerekli item’ları bularak hayatta kalma mücadelesi veriyorsunuz. Değişik oyun mekanikleri ve kamera açılarına sahip olan Dustbowl’da kontrol edeceğiniz kahraman, yolculuğu boyunca hayatta kalan diğer insanlarla temasa geçecek ve kıyametin neden olduğunu keşfetmeye çalışacak.